3 Haziran 2012 Pazar

MERHABA!

Kısa bir ara verdim. Neden mi ?
Düşünmek,  karar vermek için. Bu süreçte kendimle kalmak istedim. Aylardır cevaplayamadığım sorular vardı. Ve tam delirme noktasına geldiğim an da resmen bir mucize oldu. Sevgili Aylin, beni enerji terapisti Murat Aygen’le tanıştırdı.
Aylin’le tanışmamız da bir röportaj vesilesi ile oldu. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir ya Aylin’le tanışmamız da tesadüf değildi. Yollarımız Murat’la tanışmam için birleşmişti.
Murat’ın çalışma şekli biraz farklı. Diğer enerji terapistleri gibi değil. En kısa zaman da bir röportaj yapacağım sizlerin de onu tanıması için. Murat’la ilk buluşmamız da benim cevaplayamadığım sorularım, nasıl çalışacağımıza dair bir sohbet ettik ve ufak bir çalışma yaptık. Sanki bir mucize oldu ve o aylardır cevaplayamadığım sorular cevaplandı. Enerjim yenilendi, hafifledim. Tarif edemeyeceğim bir güç geldi. Enerji çalışmalarımız daha başlamadı bu hafta başlayacağız. Çalışmaların sonucunu düşünemiyorum. Bir seansta aylardır kafamı yoran sorular cevap bulduğuna göre hayatım bir mucizeyle değişecek gibi duruyor. Enerji çalışmalarının sonucunu size yazacağım.
KRAL TV MÜZİK ÖDÜLLERİ REZİLLİĞİ!
18 senedir olduğu gibi bu sene de haksızlıklarıyla gündeme oturdu Kral Tv Müzik Ödülleri..
Doğru yerlere giden ödüller de vardı ama hakkı yenen çok sanatçı oldu. Öncelikle “En iyi kadın sanatçı” kategorisindeki isimler. Ajda Pekkan ve Sezen Aksu 2011 yılında albüm çıkarmış olabilir ama artık onur ödülü almaları gerekiyor. Hande Yener, Demet Akalın, Funda Arar bu kategoride olursa tabi ki ödül alamazlar. Geçen yaz en çok dinlenen isimlerden olan Bengü’nün hiç bir kategoride olmaması yapılan en büyük haksızlıktı. Yıllardır piyasa da olan Sinan Akçıl’ı ilk albümü diye “en iyi çıkış” kategorisine koymakta komedi başka bir şey değil!
Bence gece de iki doğru ödül vardı. Birincisi Murat Boz, ikincisi de en iyi klip olan Sezen Aksu. Gerisi satılık ödüller kimse kusura bakmasın valla..
Gecenin en büyük rezilliğine gelelim. Her sanatçının 35 fanına davetiye dağıtıldı. Toplam 650 fan geceye katılacaktı. Büyük bir heyecanla saat 18.00’de ödül töreninin yapılacağı yerde oldular. Orda oldular da ne oldu? Fazla katılımdan dolayı içeri alınmayıp o soğukta gece 23.00’ e kadar kapıda bekletildiler!
Sayın organizasyon sahipleri, o fanlar olmasa sizin kanalınızı kim seyredecek, izlenmeyince nasıl reklam alacaksın? O fanlar olmasa sözde oylamayı kim yapacak, operatörlerden nasıl para kazanacaksın?  Herkese oturtacak yer buldunuz da en önemli davetlilerinize mi bulamadınız?
Ayıp hem de çok ayıp!
Mucizelerle dolu bir gün olsun hepimize…

KRAL TV MÜZİK ÖDÜLLERİNE SİNAN AKÇIL DAMGASINI VURDU!

Kral Tv bu sene ki ödül töreni için aday adaylarını açıkladı.Asil adaylar 8 gün boyunca yapılacak oylama sonucunda belli olacak.Daha asil adaylar belli olmadı ama adaylar arasındaki bir isim ödül törenine damgasını vurdu..Sadece ödül törenine değil aslında 2011’e damgasını vurdu şarkılarıyla..Kim mi tabi ki Sinan Akçıl..
2011’de çıkardığı “Kalp Sesi” adlı albüm de Türkiye’nin zirvesindeki isimlerle yaptığı düetler , Bengü, Hande Yener, Ajda Pekkan, Ebru Gündeş, Sibel Can ve bir çok isime verdiği şarkılarla en çok O’nun şarkıları dinlendi.ARADA SIRADA, ATMA, TEŞEKKÜRLER, YOK YOK, HAVAALANI, AŞKIM, CESARET, CUMARTESİ, AĞLAMAYACAĞIM, SAAT 3, BİR GÜN OLACAK bu şarkılardan sadece ilk aklıma gelenler..
Bu yüzden ödül törenine damga vurması hiçte tesadüf değil..
Kategorilere baktığımız da kendi albümündeki şarkılardan ATMA,CUMARTESİ VE BİŞEY OLMUŞ ile en iyi şarkı, en iyi remix, en iyi düet , en iyi albüm ve en iyi çıkış dalında aday adayı..En iyi şarkı kategorisin de söz ve müziği kendisine ait olan ARADA SIRADA, SAAT 3, AŞKIM, HAVAALANI, KONUŞMA şarkıları aday adayı..
En iyi şarkı ARADA SIRADA,En iyi düet ATMA,En iyi çıkış Sinan Akçıl olmalı kesinlikle..
2011’in en çok konuşulan ismiydi..2012’in de en çok konuşulan ismi olacak..
Yine bir çok isim de şarkısı var.En önemlisi 16 Nisan da fanlarına vaad ettiği Karnaval var.2012 de yine Sinan Akçıl dinleyeceğiz yine Sinan Akçıl dinleyeceğiz..
Hak edenin kazandığı bir ödül töreni olması diliyorum..Hepinizi kocamanından öpüyorum..

UMRE MODASI!

Ünlüler için eskiden Bodrum ve Çeşme’ye gidip bikinili görüntü vermek modaydı.  Şimdi moda değişti. Yeni moda Umre’ye gitmek ve havaalanında başı örtülü görüntü vermek!
Tabi ki gidin Umre’ye. Kutsal toprakları ziyaret edin. Kimsenin buna laf söyleme hakkı yok!
Ama benim bildiğim ibadetin gizli yapılanı makbuldür. Ben büyüklerimden böyle öğrendim. Kitaplardan böyle okudum.
Anlamadığım siz Umre’ye ibadet etmeye mi gidiyorsunuz yoksa reklam yapmaya mı?
Havaalanın da başı örtülü görüntüler, röportajlar. Umre dönüşü röportajlar, resimler..
O kadar sahte yapay duruyorsunuz ki.
Sadece reklam yapmak için gittiğiniz o kadar belli ki.
 Belki de yanlış anladım sizi amacınız reklam değil ama buradan bakınca görünen bu bilin yani..

HOŞGELDİN NALAN!
Of Aman Nalan, çocukluğumun sanatçısı. Sesini, tarzını, şarkılarını acayip severim. Albümlerinin hepsi vardır. Vazgeçemediğim şarkıları var ara ara dinlerim.
Magazinden uzak, sade bir hayatı var. Ve görüldüğü gibi magazinden uzak yaşaması başarısını etkilemiyor. Albümü de satıyor, şarkıları da herkes dinliyor ve biliyor.
3 senelik bir ayrılıktan sonra yepyeni, sıcacık şarkılarla yine bizimle. Sanat hayatının 10. Albüm “Aşk ” ta 14 şarkı yer alıyor. Albümde kendi söz ve besteleri dışında Fatih Erkoç, Ezgi Özbay, Gökhan Şahin, Gökhan Tepe, Hakkı Yalçın, İskender Külekçi, Orçun Karamuk, Rıfat Güneş gibi isimlerin eserlerine de yer vermiş.
Albümdeki favori şarkılarım “ Felek mi melek mi ” ve “ Haklarım Saklı ” oldu. Mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
Ben çok özlemiştim Nalan’ı. Yeni albümünde başarılar diliyorum kendisine, satışı bol olsun.

BU ALBÜM KALBİME FARK ATIYOR !!

Bir röportaj sayesinde tanıdım ve iyi ki tanıdım.
Hani hep derim ya ego tehlikeli, ego insana zarar verir falan.
Ego yok adamda!! Yani bu kadar başarı, bu kadar hayran ama sıfır ego, hayran kaldım resmen.
“Es” son dönemler de dinlediğim en iyi albüm.
Boş şarkı yok ! Albümü dinlerken sıkılmıyorsunuz hatta şarkıları dinledikçe dinleyesi geliyor insanın.
Siz hiç şarkıya aşık oldunuz mu? Ben, “Sevgilim” şarkısına aşık oldum resmen, “Es” dinlemeden güne başlayamıyorum.
Aşikardır Zat-ı Hak , sözlerinin çok dikkatli dinlenmesi gereken bir şarkı, öyle güzel şeyler anlatıyor ki, tabi anlayabilene..
Bir yanlış kaç doğru, Aşk döşeği, Gizli, Aman..
Dinlerken içinizi ısıtacak,düşündürecek,keyiflendirecek,pozitif enerji yükleyecek kısaca kendinizi iyi hissedeceksiniz,ben de uyandırdığı his bu..
Amacınız gerçekten “fark atmaksa” bu albümü mutlaka dinleyin ; lafta fark atanlara aldırmadan hem de..
Mutlu günler..

UFAK ŞEYLERİ DERT ETMEYİN!

Kitap okumayı severim bilen bilir. Genelde 2-3 kitabı bir arada okurum. Hepsinin saati vardır.
Mesela gündüz saatlerinde kişisel gelişim kitapları, uyumadan önce mutlaka roman okurum. Aşk romanları tercihimdir. İki tane başucu kitabım vardır. Biri, Aykut Öğün “ Evrenden Torpilim Var” diğeri  “Mesnevi”. Eğer okumadıysanız mutlaka okuyun ve baş ucunuzdan ayırmayın.
Geçen günde kitapçıda gezinirken çok satanlarda bir kitap buldum. Adı “Ufak şeyleri dert etmeyin”. 100 maddeyle huzurlu olmanın yolunu açıklamış. Bende sizle bazı maddeleri paylaşmak istiyorum.
·         Gördüğünüz her şeyde Tanrı’nın parmak izi vardır.
·         Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin.
·         Sevgi kapasitenizi geliştirin.
·         Unutmayın! Öldüğünüz zaman, yapılacak işler listeniz hala dolu olacaktır.
·         Birisine bir iyilik yapın… ve bundan kimseye bahsetmeyin.
·         Kimsenin sözünü kesmeyin; cümlesini siz bitirmeyin.
·         Bırakın ilgiyi başkaları toplasın.
·         İçinde bulunduğunuz anı yaşamayı öğrenin.
·         Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
·         Daha sabırlı olun.
·         Sevgi elini önce siz uzatın.
·         Kendinize sorun: bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?
·         Gerçeği kabul edin: hayat adil değildir.
·         Bırakın canınız sıkılsın.
·         Haftada bir yürekten gelen bir mektup yazın. ( ben yazıyorum ve çoook iyi geliyor, tavsiye ederim)
·         Sık sık tekrar edin “Hayat acil bir durum değildir”.
·         Zihninizde özel bir bölüm açın.
·         her gün kendinize biraz “sessiz zaman” ayırın.
·         Önce karşınızdakini anlamayı hedefleyin.
·         Daha iyi bir dinleyici olun.
·         Savaşlarınızı akıllıca seçin.
·         Hayat bir sınavdır; altı üstü bir sınav.
·         Rastgele iyilikler yapın.
·         Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın.
·         Masumiyeti görün.
·         Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin.
·         Bugün üç kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.
·         Alçakgönüllü olmaya çalışın.
·         Kendinize bir yardım düzeni geliştirin.
·         Sınırlarınızı öne sürmeyin, yoksa sınırlı olursunuz.
·         En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın.
·         Sırf gırgır olsun diye, size gelen eleştiriyi kabul edin ( göreceksiniz, canınız yanmayacak ).
·         Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın.
·         Bardağın kırılmış olduğunu farz edin. ( ve başka her şeyin de…)
·         Bu ifadeyi iyi anlayın: “ nereye giderseniz, siz oradasınız ”.
·         Konuşmadan önce soluk alın.
·         Planlarınızda esnek olun.
·         Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün.
·         Olumsuz düşüncelerinize yüz vermemeye çalışın.
·         Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın.
·         Zihninizi sessizleştirin.
·         Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün.
·         Varlığınızı bütünüyle kabullenin.
·         İpin ucunu biraz bırakın.
·         Yaşamınızı sevgiyle doldurun.
·         Bugünü son gününüzmüş gibi yaşayın. Öyle olabilir!
        MUTLU PAZARLAR!!!!


TTNET HANGİ KAFALARDASIN?

Son 1 aydır ttnet müziğe taktım kafayı. Neden mi taktım?
“En çok dinlenenler” listesini neye göre yaptıklarını anlayamıyorum ve çok merak ediyorum.
Şarkı isimleri vermeyeceğim. Çıktığı günden beri çok dinlenen bir şarkı listeye baktığımızda 460.000 küsür dinlenmiş gözüküyor. Şarkıcının ismi yazıp sayfasına gittiğimizde 5.120.170 kez dinlendi yazıyor.
Şimdi anlayamadığım bu şarkının dinleme sayısının hangisi doğru?
Eğer ana sayfada yer alan listedeki doğruysa, şarkıcının sayfasında yazan rakam ne?
Şarkıcının sayfasındaki rakam doğruysa ki bence doğru olan o! Listedeki rakam nerden çıktı?
Ttnet hangi kafalardasın?
Bize de söyle bizde senle aynı kafayı yaşayalım! Anlayamıyoruz seni!
Sözde yasal yollarla dinlenen sitesin! Bu mu yasal rakamların senin?

CAN TÜRKİYE 12 PUAN!
Aylardır konuşulan Eurovision finali dün akşam Azerbeycan’da yapıldı.
Azerbeycan geceyi çok iyi hazırlanmıştı. Açılıştaki şov muhteşemdi. Puanlar açıklanırken sunucunun “Can Türkiye” demesi tüylerimi diken diken yaptı valla..
Neyse gelelim şarkılara. Ben bu kadar kötü şarkıyı bir arada dinlememiştim. Kulağımı nasıl temizleyeceğim gerçekten bilmiyorum.
Komşunun komşusuna oy verdiği yarışmada İsveç hakkıyla birinci oldu. Kızın sesi, şarkısı, gösterişten uzak sahne şovu gayet başarılıydı.
Babuşka’lar favorimdi. Nineler çok şekerdi. Hele ki ortada da ki kısa boylu nineyi ısırasım geldi.
Gelelim Can Bonoma’ya. En başından beri şarkıyı beğenmemiştim. İlkokul müsamere şarkıları gibiydi bence. İlk beşe giremeyeceğini de tahmin etmiştim. Dün gece ki şovu çok donuktu. Heyecandan herhalde.  Beklediğimden çok yüksek bir dereceyle tamamladı Can yarışmayı. Yarışma sonunda attığı twitte ilginçti yani. Neyse bundan sonra ki konser hayatında başarılar kendisine.
Başka bir dikkatimi çeken şeyde gerçi sadece benim değil herkesin İsveç’in solistinin Hande Yener’e benziyor olmasıydı. Demek ki yarışmaya “İkinci Sen” şarkısıyla Hande gitseydi kesin birinciydik. Neyse her şey kısmet..
FARKINDALIK, BÜTÜNLÜKTÜR!
Daha önce blogum da yayınladığım bu yazıyı tekrar sizle paylaşmak istedim.
Farkındalık, olanı olduğu haliyle görebilme yetisidir ve her bireyin gerçekliği (realitesi) ve 'bütünlüklü' yaşam kalitesi kendisinin farkında olabilme düzeyinin bir aynasıdır.. Kişi kendine karşı “gerçek ve keskin bir bakış” olmadıkça, uyguladığı hiçbir metod, enerji uygulamaları ve meditasyon yöntemi onu asıl doğası olan kendinde TAM’lığa ve içsel barışa götürmede etkin olamamakta ve dışsal kalmaktadır..aksine bu çalışmalar, kişinin tam da kendi farkındalık, (olanı olduğu haliyle görebilme) süzgecinden geçirmek suretiyle, bilinçlice aydınlatması ve bütünleştirmesi gereken karanlıkta kalmış, farkına varılmamış/salıverilmemiş duygusal yanlarının açığa çıkmalarına hizmet ederler..bu bağlamda, her deneyim bütünlenme ve özgürleşme adına 'kendimize' verdiğimiz bir armağandır..ve bu yolda, enerji bilinçli farkındalığı izler, onun vasıtasıyla da ol’uşunu yükseltir..enerjiye şekil veren bilinçtir..öz, saf bilinçtir ve bizler de saf bilinç ve enerjiyiz!..
bu sonsuzca uzanan kendini bil'me yolunda, ‘ne’ yaptıklarımızdan çok, şeyleri ‘neden’ yaptığımızın samimi yanıtları bizleri asıl doğamız olan özgürlüğe taşır..böylece bu, ‘ne ‘ yaptıklarımızın da ol'uşunu yükseltir..ve bu sorgulama farkındalığın kendisini de içerir ki, o da ol’uşunu yükseltsin..varlığın doğası sonsuzca devinerek deneyimleyerek yükselmek ve genişlemektir..nihayetinde her şey gerçeğe (özüne) dönmek zorundadır ve farkındalık da yolu aydınlatan..GERÇEK; gerçek olmaktır..

MUTLU PAZARLAR!

NARSİST KİŞİLER KİMLER?

Etrafımdaki “ben “ merkezli insanlardan çok sıkıldım. Varsa yoksa kendileri. Onların sorunları, onların sevinçleri! Asla sana “nasılsın” diye soran yok.
İşte böyle bunaldığım bir anda araştırdım. Ve sonuç olarak  “narsist kişilik bozukluğu” olduğunu anladım bu davranışlarının. Şimdi size narsist kişilik bozukluğu olan insanlar nasıl olurlar, nasıl tedavi edilirler biraz anlatacağım.
Narsisist kişiler, kendilerini diğer insanlardan daha farklı, üstün ve önemli bir insan olarak görürler. Kendilerine hayrandırlar. Bu kişiler kendilerini olduğundan daha başarılı, daha güzel, daha zeki olarak değerlendirirler. Büyüklük düşüncelerine gerçek yaşamda karşılık bulamazlarsa, bunu hayallerinde gerçekleştirmeye çalışırlar. Kendilerinin herkesten farklı ve özel oldukları hayalleri kurarlar. Fakat bu büyüklük duygusu özgüven taşıyan bir büyüklük duygusu değildir; sürekli dışarıdan onay görme beklentisi içindedir. Bu kişiler derinlerde bir değersizlik duygusunu hissetmezler ya da kabullenemezler. Kırılgandırlar, fakat bu kırılganlıklarının büyüklük duygularına olan güven duygularının zayıflığından kaynaklandığını göremezler; kırgınlıklarına sürekli başkalarını suçlama ve değerinin anlaşılmadığı duygusu eşlik eder. Narsisistik kişi, başkasının başarılarının, öne çıkmasını kıskanır. Kendisinin üstünlüğü ile ilgili kuşkular yaratabileceğinden, narsisistik kişi başkasının daha değerli olduğu düşüncesine katlanamaz.
 Diğer insanlarla ilişkileri gereksinim ve beklenti üzerine kurulmuştur. Bunları karşılayan insanlarla, bunları karşıladığı sürece ilişkilerini sürdürürler. Bir çeşit bu gereksinimlerini karşılamak için bu insanları kullanırlar. Bu insanların gereksinimleri, duyguları, istekleri onun için önemli değildir. Başkalarını sevebilme ve başkalarına empati yapabilme yetenekleri yoktur. Bu nedenle başkalarının yaşadığı duyguları anlayamaz. Çok sayıda insanla ilişkisi var gibi görünse de bunlar yüzeysel ilişkilerdir. Kendilerini herkesten üstün olarak görmeleri nedeniyle diğer insanlarla ilişkilerinde herkese göre kendilerine farklı, özel biri olarak davranılmasını beklentisi içindedirler. Her şeye hakları olduğunu düşünürler. Narsist kişilerin görüştüğü bir ya da iki kişi vardır. Temellerinde çok büyük bir yalnızlık vardır. Çünkü, kendilerini olduğundan farklı gösterirler. Mesela çok başarısız ama kendini aşırı başarılıymış gibi anlatır. Zengin değildir ama kendini çok zengin olarak gösterir gibi.
Narsist kişiler, başarıya odaklı yaşadıkları için genelde başarılı olan kişilerdir.  Narsist kişiler, öfkeli kişilerdir ve herkesin kendilerini kıskandığını düşünürler.
Eleştirilmeye karşı çok duyarlıdırlar. Başkalarının kendisi hakkındaki düşünceleri onlar için çok önemlidir. Sürekli olumlu değerlendirilme beklentisi içindedirler. En ufak olumsuz değerlendirme, onlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Başkalarının bilgisini kendine mal etme konusunda çok ustadırlar; hiç bir rahatsızlık duymadan, elde edilen bir başarıda başkalarının rolünü hiçe sayarlar. Başkalarının haklarına aldırmaz davranırlar.
Narisist kişilik bozukluğu genelde siyasiler, hakim ve savcı gruplarında, sanatçılarda, yöneticiler de çok fazla görülür.
Narsist kişilik bozukluğuna en iyi örnek hepimizin çok yakından tanıdığı karakter olan “Issız Adam” dır. Ne kadar bencil, kendini düşünen bir insan olduğunu ve sonunda istediği olmadığında nasıl yıkıldığını filmde net bir şekilde izliyoruz.
Peki tedavisi ne mi? Kesinlikle psikiyatriye gitmeleri gerekmektedir. Psikiyatrik müdahale olmadan düzelme şansları yok maalesef!
Etrafımıza bir bakalım ve bu kişilik bozukluğun da olan dostlarımızı belirleyelim ve yardımcı olalım. Böylece dostumuza kızmak yerine onun tedavi olmasına yardımcı olup onu kazanmaya çalışalım.

TASAVVUF NEDİR ?

Tasavvuf, insanın kendi içinde yaptığı bir yolculuktur. Kişinin kendini  Allah’ın gözetimi altında hissetmesi ve bu şuurda davranıp yaşaması tasavvuf adını alır. Yani her yaptığını Allah’a yapıyormuşçasına kendini mesul hisseder. Tasavvufun yolu ise; bu tavrı en iyi şekilde yaşamak için konulan özel metotların tamamıdır.
Tasavvuf sekiz temel üzerine kurulmuştur.
1-      Cömertliktir
2-      Rızadır.
3-      Sabırdır.
4-      İşarettir. ( Allah’ın her hadisedeki rolünü bilmek.)
5-      Kurbettir. ( Yakınlık)
6-      Tasavvuftur. ( Mana yolculuğu )
7-      Aşktır.
8-      Fakirliktir.
Tasavvuf, Allah’ın bir kulunu nefsinden öldürüp, kendisiyle baş başa kalmasıdır. Tasavvuf, dedikodu ve lafla olmaz, maddi alışkanlıklara ve aşırı isteklere açlığın ve sevilen şeylerin terk edilmesi ile olur. Yani kısacası tasavvuf bir felsefe değil bir yaşam biçimidir.
Tasavvuf, dilde hiçbir şey, gönülde her şeydir. Tasavvuf, gönül bilgisidir.
Cenneti dünyada bulma yolu tasavvufi terbiyeden geçer. Gerçek cennet olan huzur ve mutluluk, aynı terbiyenin sonucu olarak hürriyete kavuşmakla neticelenir. Bu bakış açısından tasavvuf, insanın insanlığını bulma yoludur.
Tasavvufu en iyi şekilde anlatan şarkının sözlerini sizle paylaşmak istiyorum. Mustafa Ceceli’nin okuduğu bu şarkının sözleri Ahmet Hulusi’ye ait.
Aşikardır zat-ı hak görmeyi bir dilsen
Benliğindir var olan adını silebilsen
Düşünürsün ki varsın oysa bu varsayımın
Zat-ı haktır varlığın nefsini görebilsen
Çok net bir şekilde anlatıyor bize bu şarkı tasavvufu. Dinlemenizi tavsiye ederim.
Tasavvuf  hakikatini ben Cemalnur Sargut’un kitaplarından ve derslerinden  öğrendim. Kendisiyle tanıştıktan sonra hayatımda gerçekten çok büyük bir değişim yaşadım. Daha huzurlu, daha mutlu, daha anlayışlı bir insan oldum. Ama daha yolum uzun ve öğrenecek çok şeyim var.
Cemalnur hocam der ki, “Manayı idrak eden insan, kişiye takılıp kalmaz”. Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bilmek, her şeyin Allah’tan geldiğini bilmek ona dile ve el uzatmamak edeptir.
Hayırlı kandiller…

RAHATLAYABİLİRSİNİZ!

Bir çok yazı yazdım bugüne kadar. Hepsi çok tıklandı, okundu, beğenildi. Bazıları da beğenilmedi.
Bir çok sanatçının başarılarını yazdım. Bazılarının başarısızlıklarını.
Ama bir yazı yazdım ki olay oldu. Bugüne kadar yazdığım yazılardan hiç farkı yoktu. Özel bir içeriğe sahip değildi. Elimdeki verilere dayanarak abartıdan uzak bir yazı her yazım gibi..
Bir sürü hakarete varan eleştiri aldı. Eleştiriye çok açık bir insanım ama hakarete açık değilim. Çünkü, kimsenin bana hakaret etme hakkı yok olmaz da! Yazdığım her şeyi beğenmek zorunda değilsiniz. Beğenmediniz diye ya da yazının içindeki kişiyi sevmiyorsanız diye bu kadar hakaret!
İnanmadım okuduklarıma. Üzmekti belli ki amacınız evet üzdünüz. Rahatlayabilirsiniz!
AYNALIK!
Etrafınıza bir bakın en çok kimi, neden eleştiriyorsunuz?
Kimin hangi huyundan rahatsız oluyorsunuz?
Bu kişilerinin size gösterdiği bir şeyler vardır. Size sizde olanı yansıtırlar yani “Aynalık” yaparlar.
Aynalığın ne olduğunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum.
Diyelim ki, karşınızdaki kişinin bencilliği sizi rahatsız ediyor. Demek ki sizde bencilsiniz. Şimdi eminim ki “ben bencil değilim” diye içinizden geçiriyorsunuz. Bencillik demek illa bir kişiye karşı bencil olmak demek değildir. Kendinize de bencillik yapıyor olabilirsiniz. Mutlaka hayatınızın bir yerinde bir bencilik deneyiminiz vardır.
Bir başka örnek, bir kişinin yaptığı hiçbir işi beğenmiyorsunuz. Ne yapsa size yaranamıyor, başarısız buluyorsunuz. Demek ki, sizde kendinizi işinizde başarısız buluyorsunuz. Ya da bir yerler de başarısız oldunuz ve bu kişi size o konu da aynalık yapıyor.
Fikrinizi söylemekle, eleştirmek farklı şeylerdir. Bir konuyla ilgili fikrinizi bir kere söylersiniz ama bir şeyi sürekli eleştiriyorsanız, size rahatsızlık veriyorsa mutlaka size bir şey yansıtıyordur.
Şimdi düşünün sizi en çok kim, hangi huyundan dolayı rahatsız ediyor. Sonra, kendinize bir bakın. Hayatınızdaki bu durumu çözün ve negatifliğinden kurtulun.
Unutmayın! Aynada bir şekil görürsünüz ya o başkasının değil sizin şeklinizdir..
Mutlu günler!

İYİ Kİ DOĞDUN SİNAN !

HAYATIMIN ŞARKISI!
Hepimizin bir şarkısı vardır. Kendimizi buluruz dinledikçe.
Benim de hayatımın şarkısı Sinan Akçıl’a ait olan “ Dokunma Bana “dır.
Ben bu şarkıyı kimin yazdığına hiçbir zaman bakmamıştım.
 Oysa benim Sinan’la tanışmam bu şarkı sayesinde yıllar önce olmuş ama farkında değilmişim.
Siz hiç düşündünüz mü sizin şarkınız hangisi?
Hangi şarkının her sözünde kendinizi buluyorsunuz?
Hangi şarkıyı duyduğunuz anda hayat duruyor sizin için?

KARNAVAL!
Son yılların hit şarkılarının sahibi! Her şarkısı olay! Her yaptığı olay! Çok başarılı bir müzisyen! Genç kızların sevgilisi! Akçıl aşiretinin Prensi!
2. albümü daha doğrusu ilk solo albümü “Karnaval”la yaza şimdiden damgasını vurdu diyebiliriz. Albüm çok başarılı. Söylenecek çok şey bırakmamış bize.
Albümün çıkış şarkısı “Fark Atıyor” ilk günden tüm radyo ve gece kulüplerinde en çok çalan şarkılar arasında.
Klipsiz, ttnet’ de albüm dinlenme bir buçuk milyona yaklaştı. Youtube’ da  “Fark atıyor” şarkısının tıklanma sayısı bir milyonu geçti. Müzik marketler de en çok satılan ilk 5 albümden. Klip de geçen hafta yayına girdi.
Bizim ülkemizde klasiktir “meyve veren ağaç taşlanır”. Siz taşlamaya devam edin ama bu yükselişi engelleyemeyeceksiniz.
Bu başarı tesadüf mü? Bence değil!
Müziğin içinde büyümüş, hayatını buna adamış bir insanın başarısız olma şansı yok. Sinan, işini aşkla yapıyor ve karşılığını da en iyi şekilde alıyor. Ve almaya da devam edecek.
Bu yolda ilerlemeye devam ettiği sürece çok daha iyi yerlerde olacak, olmalı da.
Bu ülkenin işini aşkla yapan, işi bilen genç isimlere ihtiyacı var. O isimlerden biri Sinan.
KARNAVAL TADINDA, ÖDÜLLERLE DOLU, ÇOK MUTLU OLACAĞIN, UNUTAMAYACAĞIN MUHTEŞEM BİR YAŞ OLSUN..
İYİ Kİ YOLLARIMIZ KESİŞTİ.. İYİ Kİ DOSTUM OLDUN..İYİ Kİ VARSIN.. İYİ Kİ DOĞDUN..DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN SİNAN AKÇIL…

ÜNLÜLERİN ŞAN HOCASI AYLİN TAŞAR İLE ÖZEL RÖPORTAJ

S: Sizi biraz tanıyalım. Aylin Taşar kimdir? Nerede eğitim aldı, neler yaptı?

A: Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera Ana Sanat Dalı'nda eğitim gördüm. O zamanlar bu bölümün lisesi de vardı. Eğitimime liseden başladım. Okul hayatım boyunca çok sayıda şan hocasıyla çalışma olanağım oldu. Hepsi farklı tekniklerle çalışan kişilerdi. Bu sayede ve kendimle alakalı sorunları çözmeye çalışırken çok şey öğrendiğimi sonradan anladım. Sesinizi eğitmek bir kaplanı ehlileştirmeye çalışmak gibidir. Yıllar boyu problemleri çözmeye odaklandığım için şu an şan eğitmenliğinde başarılı olduğuma inanıyorum.

S: Müziğe nasıl başladınız? Konservatuarda okumaya nasıl karar verdiniz?

A: Konservatuarda okumaya ortaokul yıllarında karar verdim. Sanatın bir dalıyla ilgilenmek istiyordum, başka şeylere de yeteneğim vardı. Ancak okulumun bir acapella korosu vardı ve orada şarkı söylerken yapmak istediğimin bu olduğunu anladım.

S: Konservatuara başlarken ileride şarkı söylemek gibi bir hayaliniz mi vardı? Yoksa hedefiniz hep şan eğitmeni olmak mıydı?

A: Konservatuara opera sanatçısı olmak amacıyla başladım. Fakat yıllar içinde bu sektörde yer almak istemediğimi anladım. Yaşadığım bazı şeyler beni farklı bir yöne itti ve yapmam gereken şeyi bulmamı sağladı. Zaten o alanda çok büyük sorunlar var. Yıllardır süren kadro sıkıntısı da en önemlisi. Çok başarılı sanatçı dostlarım var, bir çoğu dünya çapında başarılara imza atıyor. Ancak isimlerini herkes duymuyor maalesef. Verdikleri mücadeleyi çok takdir ediyorum.
Ben en sevdiğim işi en iyi şekilde yapmaya çalışarak kendi yolumu kendim çizdim. Biraz ukalaca olacak belki, ama öğrendiklerime dünya çapındaki şarkıcıların vokal koçlarının kullandığı teknikleri de ekleyerek ve yeni çözümler keşfederek kendi tekniğimi oluşturduğumu söyleyebilirim. Şarkıcılara opera tekniği ile ders verilmez, bunun kötü örnekleriyle de zaman zaman karşılaşıyoruz. Bu çok önemli. Şarkı söyleyen birini dinlerken, sorun yaşadığı şeyleri hissedebiliyorum. Bir çeşit ses empatisi diyelim buna. Ve o doğrultuda çözümünü üretiyorum.

S: Vokal Koçu ve Şan Eğitmeni arasında ne fark vardır?

A: Bir fark yoktur. Vokal Koçluğu, özellikle stüdyo kayıtları esnasında şarkıcıya yol gösteren kişi olarak bilinir. Doğru diyebiliriz. Ama burada yanlış bilinen birşey var. Dünya çapında ünlü şarkıcıların vokal koçluğunu yapanlar gerçekte şan eğitmenleridir. Dünyada böyle bir ayrım yok. Vokal koçu, şarkıcıya egzersizlerini yaptırarark doğru teknikleri öğretir ve aynı zamanda da şarkılarda zorlanılan noktaların düzeltilmesine yardımcı olur. Ülkemizde ise yıllarca vokalist olarak deneyim kazanmış kişiler vokal koçu sıfatıyla bu işi yapmaktadırlar. Elbette deneyimleri sayesinde faydaları da olmaktadır; ama daha çok, şarkıcıya yorum konusunda destek verirler. Ancak dediğim gibi bu işi de yapması gerekenler şan eğitmenleridir. Şan eğitmenlerinin de pop şarkıcıları konusunda farklı düşünmeye ve bu işi dünya standartlarında yapmaya odaklanmaları lazım.

S: Müzik dünyasında başarılı olmak için konservatuar eğitimi yeterli mi veya şart mıdır?

A: Pop şarkıcısı olmak amacıyla konservatuara giren ve kısa süre sonra bunun kendilerine uygun olmadığını anlayarak okulu bırakan insanlar gördüm. Pop şarkıcısı olmak için opera eğitimi alınmaz. Opera eğitimi sadece şan eğitimi demek değildir. Oldukça zor ve yoğun bir eğitim programıdır. Yıllar boyu opera eğitimi aldıktan sonra da kişinin sesini pop söylemek için kullanmakta zorlanacağı kesindir. Fakat enstrüman veya kompozisyon eğitimi almış olanlar, sahip oldukları armoni ve müzik bilgisi sayesinde piyasada çok başarılı olmaktadırlar. Başarılı aranjörlerimize baktığınızda, geçmişlerinde hep böyle bir eğitim olduğunu görürsünüz.

S: Mesela?

A: Mesela Volga Tamöz. Konservatuarda aldığı eğitimi aranjör olarak başarılı olmasında temel etkendir. Tabii bu alanda konservatuar eğitimi tek başına asla yeterli değil, aranjör olmak hep kendinizi yenilemeyi ve öğrenmeye devam etmenizi gerektiren bir meslek. Volga Tamöz de bunun en başarılı örneklerinden. Keza Sinan Akçıl, konservatuarda okumanın getirilerine hep dikkat çekmektedir. Ancak dediğim gibi, şarkıcı olmak için konservatuar okumak mantıklı değildir, bu eğitimi ders alarak sağlamanız mümkündür.

S: Peki, piyasadaki "alaylı" dediğimiz şarkıcılar için ne düşünüyorsunuz?

A: Şarkıcılık kimsenin tekelinde değildir. Herkes şarkı söyleyebilir. Ülkemizde şarkıcılık konusunda farklı dallarda eğitim görme şansımız yok. Okullarımız bu konuda sınırlı. Sadece opera ve Türk Sanat Müziği dallarında şarkıcılık eğitimi mevcut. O yüzden, şarkıcı olmak için okullu olmak şart gibi birşey söylemek mümkün değil, hatta fazla seçkinci bir anlayış. Elbette profesyonel olarak şarkı söylemek isteyen birinin, sesini geliştirmek, müzik bilgisini geliştirmek için gerekli desteği alması ve bir tarz sahibi olmak için de daimi olarak ilerlemeye çalışması çok önemli.

S: Her sabah yeni birilerinin piyasaya girdiğini görüyoruz. Kimi mankenlikten geliyor, kimi çeşitli sponsorlar bularak albüm yapıyor. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Piyasayı kirletiyorlar mı sizce?

A: Piyasayı kirletmek cümlesi, üstünde çok konuşulabilecek birşey tabii ki. Türkiye'de müzik piyasasının nereden nereye geldiğine bakmak gerekir. Özel radyoların kurulmasıyla başlayan bir süreç var. Yanlış hatırlamıyorsam 1993 yılıydı. Ondan sonra Türk Pop Müziği büyük bir patlama yaşadı. Karşılıklı birbirini besleyen sektörler olduğu için çok sayıda iyi, kötü ve vasat diye sınıflandırabileceğimiz müziği dinledik. Kötüler de olmak zorunda ki iyilere yol açılsın. Bir şekilde bu kıyası yapabilmemiz bile, kötülerin olmasına bağlı sanırım. Yavaş yavaş Türk toplumunun müzik zevki geliştikçe, anlayış geliştikçe müzik konusundaki kalitenin de artacağını düşünüyorum. Dolayısıyla işin temeline inmek gerekiyor. Müzik zevki konusunda neredeyiz? Toplumun bu konuda bilinçlenmesi için neler yapmak gerekli ve bu konuda medyaya düşen görev nedir? Bu tabii çok farlı bir alan. Ama bir mankenin şarkı söylemesine  karışmak çok anlamsız geliyor bana. Dediğim gibi; herkes şarkı söyleyebilir. Fakat bunu layıkıyla yapmak, belirli bir bilinç ve kültür seviyesi gerektiren birşeydir. Bu konudaki seviyesizlik herhangi bir meslek grubuna yüklenemez.

S: Sesi olmayan insanların şarkı söylediklerini görmek sizi rahatsız etmiyor mu?

A: Aslına bakarsanız herkesin sesi vardır. Ama bazı insanların müzik yetenekleri daha sınırlıdır. Ya da müzik kulağı zayıftır. Ya da çeşitli ses rahatsızlıklarına sahip olanlar da var. Bu tarz insanların müzik piyasasında olması elbette kulak tırmalayıcı olabiliyor. Medyanın müzik konusunda bilinçli olması ve destek verdikleri insanlar konusunda seçici olması bir çözüm olabilir. Tabii bunlar benim kişisel görüşlerim. Yine kötülerin varlığına gelmiş oluyoruz ki, bu da bizi aynı yere çıkarır. Kötüler oldukça toplum iyiyi ayıklayacaktır.

S: Piyasada "doğru şarkı söylüyor" diyebileceğimiz kişiler kimler?

A: "Doğru şarkıcılık nedir" konusu üzerine düşünmek daha önemli bence. Doğru şarkıcılık diye birşey yoktur bana göre. Ama insanın sesini doğru kullanması diye birşey vardır. Sesini doğru kullanan şarkıcının sesi kolay yorulmaz, sahnede uzun süre kalsa bile performansında bir düşme sözkonusu olmaz. Kendine farklı bir tarz belirlemiş olsa dahi şarkılarını rahatça söyler ve duygularını izleyiciye kolayca aktarabilir. İzleyici keyif almıyorsa, şarkıcı duyguların aksettiremediği içindir. Bu da hem ses kullanımı, hem de yorumculuktaki eksiklere bağlıdır.

S: O zaman şöyle diyebilir miyiz: Bir insanın iyi şarkı söylemesi için öncelikle kulağının iyi olması gerekiyor, daha sonra ise sesini doğru kullanması ve yorunculuğunu geliştirmesi gerekiyor.

A: Evet, kesinlikle öyle.

S: Piyasadaki bir çok ünlü isimle beraber çalışıyorsunuz. Bazılarını ben de biliyorum. Bugüne kadar kimlere şan eğitmenliği yaptınız?

A: Ajda Pekkan, Bengü, Gülben Ergen, Yıldız Kaplan, Hande Yener, Sinan Akçıl. Ve tabii, halen çalışmakta olduğum ve isimlerini bir süre sonra duyacağınız çok sayıda şarkıcı ile çalışıyorum. Yeni albümü çıkan Özdeğer Erçin de bunlardan biri.

S: Bu isimler hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Ajda Pekkan ile başlayalım.

A: Ajda Hanım ile Tarık Sezer sayesinde tanıştım. Kendisi benimle çalışmaktan memnun kaldı ve beraber oldukça yoğun bir çalışma yürüttük. 2007'den 2010'a kadar her stüdyo kaydı ve her konser öncesi çalıştık. Turnelerde bile yanındaydım. Çok keyifli ve çok önemli bir tecrübeydi benim için. En uzun ve en yoğun çalıştığı şan eğitmeni olmaktan hep gurur duyduğum bir isim.Ajda Pekkan olağanüstü bir şarkıcıdır. Elbette bu konuda kendime paye çıkaracak değilim. Ancak son on yıla bakacak olursanız benimle çalıştığı dönemdeki ses performansı öne çıkacaktır.

S: Bengü?

A: Bengü ile 2010'da ilk kez biraraya geldik. Ancak o zaman çok kısa çalışabildik. Geçen yıl "Dört Dörtlük" Albüm kayıtları öncesi ve sırasında yoğun bir çalışma yürüttük. Çok sevdiğim bir insan. Çalışmalarımız bol kahkahalı ve sohbetli geçiyor her zaman. Son derece ajiliteli, yani çok hareketli ve berrak bir sese sahip. Sesinin bu özelliklerrini daha da ön plana çıkarabildiğimizi düşünüyorum. Son dönemde yine çalışmalarımıza hız verdik. Her zaman çalışmak istediğim insanlardan biri ve şan çalışmanın onu uzun vadede nasıl destekleyeceğini çok iyi bilen biri.

S: Gülben Ergen?

A: Gülben Hanım ile bir kaç ders yapabildik. Çok disiplinli ve çok zeki bir kadın. Onunla çalışmaya devam edebilmeyi çok isterim. O dönem televizyon programına başlıyordu, çok yoğun bir döneme girdi ve bu yüzden sürdüremedik.

S: Yıldız Kaplan?

A: Yıldız Kaplan yeni albümü öncesinde çalışmak istedi. Yıllarca edinilmiş bazı yanlış ses verme alışkanlıkları vardı. Üç ay gibi, şan çalışmasında çok kısa olan bir zaman zarfında büyük bir ilerleme kaydettik. Bu kadar çabuk böyle bir değişim göstermesi, benim işimi iyi yapmama artı olarak kendisinin çok hızlı öğrenip uygulamasının bir sonucudur. Şubat ayından beri çalışmıyoruz, bir anlaşmazlığımız oldu maalesef. Değişimin kalıcı olmasını umuyorum. Dilerim yeni albümünde bu etkiyi görme şansımız olur.

S: Hande Yener?

A: Hande Yener ile çalışmaya başlayalı çok olmadı. Çok yoğun bir programı var, ama ne olursa olsun bana zaman ayırmaya çalışıyor. Çok güzel, güçlü bir ses ve bunu sürekli kılmaya kararlı. Uzun yıllar boyu şu anki yerini koruyacak bir isim. Çalışmalarımızdan sonra şarkı söylemekten daha büyük keyif aldığını söylüyor ve çok mutlu oluyorum. Her zaman yeniliğe ve değişime açık müthiş pozitif bir insan. Bu ruhu şarkıcılığına da yansıyor zaten.

S: Sinan Akçıl?

A: Sinan Akçıl, ses konusunda ağır eleştirilere maruz kalmış bir isim. Piyasaya şarkıcı olarak girmiş olsaydı, bu kadar eleştirilmeyecekti. Çünkü yaptığı besteler o kadar beğenildi ki, insanlar şarkı söyleyeceği zaman da çok büyük bir beklenti içine girdiler. Bunun sonucu da eleştiri bombardımanı şeklinde oldu. Albüm kayıtlarından kısa süre önce bana ulaştı. Yaklaşık 7-8 ders yapabildik. Hiperaktif yapısı nedeniyle dersler esnasında yerinde durmayacak kadar enerji patlamaları yaşayan ve aynı anda bir çok şeyi düşünmeye ve yapmaya çalışan bir insan. O yüzden de sanki sizi hiç dinlemiyor gibiyken veya başka birşeyle ilgileniyor gibi görünürken aniden her söylediğinizi kelimesi kelimesine size anlatıp şaşırtabiliyor. Onunla çalışmak hem çok eğlenceli, hem de çok farklı oldu benim için. Çok az çalışabilmemize rağmen bir değişim olmasından dolayı mutluyum. Tabii, şan çalışmak kısa sürede getirisi olan birşey değil. Süreklilik önemli. Bazı şeyler otursa bile ara verilince gerilemek mümkün. O yüzden albüm koşturması biraz rahatladığında tekrar düzenli bir çalışma yapabilmeyi umuyorum. Beş adamın enerjisine sahip birine neden sahneye çıktığını kimse sormamalı artık. Sahneye çıkmak zorunda, ve onu sahnede görmek de çok keyifli. Şarkıcılığının aynı özeni göstermesi halinde giderek daha iyi olacağına inanıyorum...

S: Müzik piyasasına girmek isteyenlere ne önerirsiniz?

A: Bunu kendi yaptığım iş açısından cevaplayacak olursam; şarkıcı olmak isteyen birinin ilk yapacağı şey, profesyonel kişilerden görüş almak olmalıdır. Hem kulak, hem yetenek, hem de ses sağlığı konusunda fikir alarak, eksik olan yanlarını tamamlamaları en doğrusudur. Bir değil, bir kaç kişinin görüşüne başvurmak ve arkadaş çevresi ve ailelerin yüreklendirmelerine kulak asmamak lazım. Bazen hiç birşey olamayacak insanların bu şekilde çevre yönlendirmesiyle şarkıcı olmaya karar verdiklerine şahit oluyorum. Bir materyal varsa o işlenir. Ama yoksa, en önemlisi de müzik kulağı yoksa birşey yapılamaz.

S: Gelecekte yapmayı düşündüğünüz farklı şeyler var mı?

A: İşimi çok severek yapıyorum ve her zaman daha da iyi yapabilmek için kendimi geliştirmeye, dünyada bu konuda olan biteni takip etmeye devam edeceğim. Yaptığım işi yapan tek bir kişi daha  olmadığını düşünüyorum. Çok sayıda başarılı şan eğitmenimiz var elbette. Ama pop şarkıcılarına yönelik özel bir teknik uygulayan başka kimse yok. Bu tekniği bir cd çalışmasıyla şan dersi alma imkanı olmayan ve kendini geliştirmek isteyen insanlara ulaştırmayı planlıyorum. En azından temel bazı şeyleri bu şekilde edinmeleri mümkün olacaktır. Bunun dışında son derece yetenekli aranjör arkadaşım Efe Tanman ile bazı pojelerimiz var, onu da zaman gösterecek.

S: Müzik dünyasında yol almanızda size destek olan isimler var mı?

A: Elbette. En büyük destekçilerim sevgili Şehrazat Hanım ve Volga Tamöz. Her ikisi de bu camiada büyük isimler. Onların takdirini kazanmış olmak benim için onurdur. Onların güvenlerini boşa çıkarmamak için işimi her zaman en iyi şekilde yapmaya devam edeceğim

1 Şubat 2012 Çarşamba

BU GECE ÇOK EĞLENCELİ..:)))

Bu soğuklarda eskilerden günümüze içimizi ısıtacak en güzel türkçe şarkılarla bir cumartesi gecesi geçirmek ister misiniz ?

Cevabınız evet ise , Mert Erdinç'in işletmesini yaptığı Bebek PORSELLA ' da DJ'liği Hakan Gence'nin yapacağı bu muhteşem partiyi kaçırmayın derim.Çıkın çıkın gelin hep beraber eğlenelim..:)))


DOST NEDİR ?

Dost,bir sıkıntınız olduğunda,kendi sıkıntısını,işini,gücünü bırakıp sizin için koşturan,sizin kadar size üzülen,derdinize çareler arıyan,risk almaktan korkmayan ve bütün bunları yaparken sizden herhangi bir beklentisi olmayan kişilerdir..

siz,dostsanız karşınızdaki de dosttur.Ama siz hep karşıdan her şeyi beklerseniz,o zaman bu dostluk değil,sizin menfaat ilişkinize döner.Ama öyle dostlar vardır ki,siz onlara her zaman her türlü fedakarlığı yaparsınız ama hala onların gerçek dost olup olmadıklarını anlayamazsınız.Diyelim ki dost dediğiniz kişi ekonomik bir sıkıntıya girdi.O paralı dönemlerin de etrafında ona yalakalık yapan sahte yüzler bir anda kayboldu ve yalnız siz kaldınız.Elinizden geleni yaptınız,yanından bir an olsun ayrılmadınız.Sonra işler düzeldi ve yine sahte yüzlü yalakalar belirdi ve bir de baktınız ki onlar yine çok değerli olmuşlar.Sizin değeriniz sadece kötü günler de kalmış.Artık geçmişi unutmuş..bu kişiye DOST demeye dilim varmıyor..

Bir başka örnek daha..Dodt dersiniz,kardeş dersiniz.Evinizi,tüm dünyanızı ona açarsınız.Yanınızdan bir gü bile ayırmazsınız.Kendinize ne yapıyorsanız ona da aynısını yaparsınız.Olanaklarınızı onun içn kullanır,ona bir misyon ve vizyon kazandirmak için uğraşırsınız.Bu kadar iyiliğe karşı size yanlış yapar,kırılır ve uzaklaşırsınız.O da bu kadar iyiliği bir anda çöpe atıp,onla paylaştığınız bütün sırlarınızı herkesle paylaşır,sizi etrafa kötü göstermek iftiralar atar!!Bu da sözde dostluğun yılan versiyonudur işte..

eğer yaşantınızda bu olayları hele ki aynı kişiyle bir çok kez yaşadıysanız,sizi kutlarım.Siz,gerçekten ya çok mükemmel bir insan ve dostsunuz ya da salaksınız.Evet SALAKSINIZ!!

Ve size bir itiraf..Bu olayları tekrar tekrar yaşayan biri olarak size SALAK olduğumu itiraf ediyorum,evet ben bir Salağım..Şimdi onlara bunları anlatsınız size hayretlerle dinlerler eminim.Çünkü,onları öyle alıştırdınız ve siz onların gözünde buna mecbursunuz..O yapar! O benim yanımdan ayrılmaz! O çok vericidir!işte sizde bundukları sadece bundan ibaret..

bu sözde dostlar senelerce sizi yorar,uğraştırı,üzer.Ve bir gün gelir kafanıza ya bir saksı düşer ya da akıllanırsınız veya boş bardak taşar mı bilmem ama o muhteşem gün gelir.."Aaaaaa yeter artık" dersiniz..

bu arada salak olmayıp aslında hiç kin tutmayan,tertemiz bir kalbe sahip olduğunuzu farkedersiniz.Kalbiniz bir daha tamir olmayacak şekilde kırıldığına göre artık bu sözde dosttan kurtulmaktan başka yapacak bir şey kalmaz..

Ve böyle durumlarda yapılacak tek şey..Yaşadığınız iyi ve kötü ne varsa bir balonun içine koyup,teşekkür edip gökyüzüne iyi niyetlerle yollamaktır.Ama unutmayın!Siz iyi niyetlerle arkasından el sallarken sözde dostunuz için sizden kötüsü olamayacaktır.Sizi hep kötü anacaktır.O iyi gün dostu,yalakalar da arada olmayan lafları taşıyıp sizi birbirinize düşman etmeye çalışacaktır.Böyle durumda da yapılacak en iyi şey dinlememektir yada dinlesek bile yorum yapmamak..

ve işte kafada yine o deli soru "insanlara artık güvenmeyelim mi?" Siz bilirsiniz..Herkesi dost bilip onca kazık yiyen biri olarak artık ilişkilerim de daha temkinli ve dikkatli olmaya çalışıyorum.Yine insanları çok seviyorum.Herkesin yardımına elimden geldiğince koşuyorum ama artık kendimi hiç bir konuda yıpratmamaya çalışıyorum.

Geçmişe dönsem aynı hataları yapar mıyıdım?Yapardım,geçmişi bırakın bu kadar tecrübe etmiş olamama rağmen şuanda bile yapabilme kapasitem var.Yaşadığım hiç bir şeyi hata olarak görmedim,yaşanması gerekiyordu.Her yaşadığım bir deneyim benim için.Belki çok şeyim değişti ama kalbim hep aynı..İsterse sözde dostlarım yine bana kazık atsın,ben değişemem.Çünkü,insanların yüzünde bir tebesüm oluşturabilmeyi çok seviyorum,bununla besleniyorum..

24 Ocak 2012 Salı

MÜZİĞİN DAHİ PRENSİ SİNAN AKÇİL İLE ÇOK ÖZEL RÖPORTAJ !


SON YILLARIN HİT ŞARKILARININ SAHİBİ VE EN ÇOK KONUŞULAN İSMİNİN BİLİNMEYENLERİNİ AÇIKLADIĞI ÇOK ÖZEL RÖPORTAJI..


 
      •        4 yaşındaki Sinan Akçıl’ın hayata bakış açısı nasıldı,neler düşünür,neler hayal ederdi ?
4 yaşında hayal ettiklerimin bir çoğu gerçekleşti.Daha çok hayalim var,hayalsiz yaşayamam ..5 yaşında konservatuara girdim,ilk hayalimdi. O zaman ki Sinan yine Allah’la konuşurdu.7-8 yaşındayken bugünleri,herkesin şarkılarımı dinlemesini hayal ederdim.Ne mutlu ki şu anda bunun keyfini ve başarısını yaşıyorum.
     •        Elin ne zaman kalem tutmaya başladı,ilk şarkılarını ne zaman yazmaya başladın ?
10 yaşında sivil savunma haftasında sivil savunma şiiri yazmıştım.İstanbul Beşiktaş ilçesi birincisi olmuştum.”Sivil savunmadır adın kurtarmaktır amacın”  şiirin adıydı.Öyle başladı diyebilirim.
         İlk şarkın?
Milliyet liseler arası şarkı yarışmasın da ‘bugünler çok sıkkın canım’ adlı şarkıyla 1. olmuştuk. Sonra lise yıllarımda Zeynep Casalini’ye verdiğim “dokunma bana” adlı şarkıyı yaptım.
        İlk şarkın bir aşka mı yazıldı?
Ortaokulda bir aşkım vardı,o dönemdeki yazdığım şarkıları ona olan aşkımla yazıyordum.
        O kadar büyük bir aşktı yani ?
       Yani evet o zamanlar daha da deli oluyorsun hiçbir zaman yaşamadığın şeyleri yaşıyorsun.
        Biraz ailenden bahseder misin ?
Babam çok önemli bir keman virtüözü ve orkestra şefi Saim Akçıl.Annem onun keman öğrencisiymiş,çok romantik bir aşktan doğdu her şey.Ablam piyano öğretmeni.Böyle bir müzikal ailenin içinden gelip bu genleri taşımamak mümkün değildi.
        Birçok ünlüye şarkı veriyorsun, şarkılarını seslendiriyorlar bunların içinde kötü yorumladı dediklerin veya beğenmediğin bir yorum oldu mu?
Hayır. Zaten kötü yorumlayacağını düşündüğüm kimseyle şarkılarımı paylaşmıyorum.
        İyi bir bestecisin.Neden şarkı söylemeye başladın?
Ben her zaman çocukluğumdan beri şarkı söylüyordum.Stüdyomda şarkılarımı insanların gözlerine bakarak söylüyordum.Bunu da halkla paylaşmak istedim. Halkın gözlerine bakarak söylemek ve içimdeki şarkıları notaları kendimle paylaşmak istedim ve bundan çok keyif alıyorum.
        Devam edecek mi albüm çalışmaların ?
Evet..Devam edecek.
        Düetler de olacak mı?
Yurt dışında bir iki düet olacak onun dışında türkçe şarkılarım solo olacak.
    
·         Şarkılarını bestelerken kendi yaşadığın aşklardan mı besleniyorsun ?

Kendi yaşadığım çoğunlukla ama ilham aldığım bazı durumlar da oluyor. Mesela “Artık Bize Gurur Lazım” şarkısını feribottaki bir çiftin kavga ederek birinin diğerine çok gurursuzsun diye bağırmasını görerek yazmıştım.

·         İdolün var mı ?

Özellikle su kişi diyebileceğim bir idolüm yok ama özel yeteneğiyle başarılı yerlere gelebilmiş herkesi idol olarak kabul edebilirim.

·         Mesleğin kadar hayata da tutkun musun ?

Tabi ki,hayata tutkun olmayan mesleğine tutkun olamaz!

·         İstediğin her şeyi yaptın mı hayatta ?

Allah’a çok teşekkür ederim ki hayallerime ulaşmamı sağladı ama daha hayallerimin yarısındayım bence bir bu kadar daha hayalim ve bunları gerçekleştirmek isteyen bir enerjim var.

·         İçinde ukde kalan bir şey var mı ?

Hayır,böyle bir durumum yok ama müzisyen olmasaydım iyi bir futbolcu ya da askeri pilot olabilirdim ama ben müzisyen olmadım müzisyen doğdum..

·         Keşkelerin var mı ?

Keşkelerim yok iyi ki’lerim var hayata her zaman bu şekilde bakıyorum..

·         Müzik dışında seni ne motive eder?

Spor yapmak,araba kullanmak,sevdiklerimle vakit geçirmek..

·         Hayatının dönüm noktası neydi?

Hayatımın dönüm noktası lise yıllarında klasik müzikle vedalaşıp okulun pop orkestrasını kurmak ve bu müzikle kendimi ifade edebilmeye başlamamdır.

·         Sinan nasıl bir aşık?

Sinan aşık olduğu zaman vazgeçilmez bir aşık olur,yeter ki o duyguyu kuvvetli şekilde hissetsin..
                                                                                  
   ·         İlişkideki  rolün ne?
bence roller ortaktır aşkın baş rolü olmaz.İki oyuncudan biri öne çıkarsa veya geride kalırsa o ilişkide sorun var demektir..

   ·         Kıskanç mısın ?

Yeri geldiği zaman gerektiği kadar kıskanç olabiliyorum,ama kıskanılmaktan pek hoşlanmam.

   ·         Ne zaman “tamam,aşık oldum” dersin ?

Eğer herkesi bir kenara itip o kişiyle zamanımı geçirmek ve enerjimi o kişi için kullanmak istiyorsam,geçmiş olsun:))

·         Karşı cinste ilk dikkat ettiğin şey ne ?

Davranış tarzı,hareketleri,gözleri ve ''konuştuktan sonra'' hayat hikayesi..

·         Romantik misin ?

Sence romantik olmayan birisi bu şarkıları yazabilir mi?

·         Sinan nasıl bir arkadaş ?

Sinan, değer verdiği zaman,sonuna kadar arkadaşının yanında olan,gerekirse ölüme gidebilecek kadar vefalı bir arkadaş..

·         Burcun ne? Özelliklerini taşıyor musun ?

·         Burcum Boğa özelliklerini taşıdığım kesin,yükselen burcum Aslan bu burçtan da liderlik vasıfını ve başarıya odaklı olma özelliklerimi aldığımı soyluyorlar..


·         Kendin de tahammül edemediğin şey?

Tez canlılığım,eğer kafayı taktıysam hemen başarmak,yapmak,çözmek isterim bir işi ve bu bana bazen rahatsızlık verir ama elimde değil..

·         İnsan olarak en iyi tarafın?

Haksızlık gördüğüm her ortamda tepkimi hemen belli etmek ve şefkat,,

·         Sinirli,düşünmek istediğin yada üzüldüğün zaman ne yaparsın ?

Müziği sonuna kadar açıp tek başıma araba kullanırım.Nereye gidersem gideyim,farkında olmam.
·         Beste yaparken özel bir atmosfere ihtiyaç duyuyor musun ?
Hayır..ama tabi ki gece sessizliği veya uzun bir yol,bana daha fazla ilham veren atmosferler oluyor..

·         Hayatın da vazgeçemeyeceğin şeyler neler?

 Ailem,müzik,sevenlerim,sevdiğim arkadaşlarım ve play station;)

·         Hayatındaki en büyük zaafın?

Değer verdiklerimi kıramamak.

·         En değerli eşyan?
Evimdeki,sayısız şarkı yapmama sebep olan siyah piyanom.
·         Alışveriş tutkunu musun ?
Zaman zaman hızlı ve nokta atışı alışverişlere gitmeyi severim,kafamı boşaltırım..
·         Almayı en sevdiğin şey?
Parfüm,tshirt,konser dvd’si ve play station oyunları..
·         Hangi parfümü kullanıyorsun?
Şu anda V.i.p 212 men,Emporio Armani Diamonds
·         Bir günün nasıl geçiyor,neler yapıyorsun?
Gizemli bir dünyada müzik dolu bir hayat diye bilirim.Tabi ki çekimler,röpörtajlar,toplantılar arasında bir koşuşturma da var:)
        Önümüzdeki günlerde projelerin neler?
Sadece Türkiye ile sınırlı kalmamak. Şu an Balkan Müzik Ödülleri var 26 Mayıs'ta onun heyecanını yaşıyorum. Bunun ile başlayıp daha sonra ülkemi, bayrağımı Avrupa'da alkan ülkelerinde, belki bütün dünyada dalgalandırmayı başarmak istiyorum. Tembel olmazsam azimli olursam bunu başarabileceğimi düşünüyorum.
         Bizi şaşırtacak neler var aklında?
 Aklımın içindeki her şey sizi çok şaşırtabilir. Bunları şarkılarıma ve yapacağım işlere saklıyorum.
         Yeni albümün ne zaman çıkacak?
 Atma,Cumartesi ve Şampiyon’un eğlendirici özelliğinden dolayı  artık  benden yaz şarkıları bekleniyor ve bu yüzden Nisan veya Mayıs ayı gibi düşünüyorum.
SİNAN AKÇIL İN VE OUT


İN : ADELE
 İN : SUSHİ
 İN : DİGİTAL PİANO
 İN : COOL,BAĞIRMAYAN DUYGULU  SESLER
 İN : İPHONE
 İN : DİGİTAL DOWNLOAD
 İN : SEVİYELİ MAGAZİN
 İN : YABANCI DİZİLER
 İN : YENİ NESİL
 İN : GÜÇLÜ AİLE BAĞLARI
 İN : GÜVENLİ OFİS GİBİ KULLANABİLEN MİNÜBÜSLER



 OUT : SİNEAD CONNOR
 OUT : İTALYAN LOKANTASI
 OUT : KONTROLSÜZCE BAĞIRARAK ŞARKI SÖYLEYEN SESLER
 OUT : BLACKBERRY
 OUT : CD
 OUT : SEVİYESİZ LAÇKA OLMUŞ MAGAZİN
 OUT : SÜREKLİ AYNI KARAMSARLIKTA Kİ YERLİ DİZİLER
 OUT : YENİ NESİLDEN RAHATSIZ OLAN BİR KISIM ESKİ ZİHNİYETLER
 OUT : KOPMUŞ,AYRI YAŞAYAN BİREYLERDEN OLUŞAN AİLELER
 OUT : SPOR ARABALAR