3 Haziran 2012 Pazar

ÜNLÜLERİN ŞAN HOCASI AYLİN TAŞAR İLE ÖZEL RÖPORTAJ

S: Sizi biraz tanıyalım. Aylin Taşar kimdir? Nerede eğitim aldı, neler yaptı?

A: Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera Ana Sanat Dalı'nda eğitim gördüm. O zamanlar bu bölümün lisesi de vardı. Eğitimime liseden başladım. Okul hayatım boyunca çok sayıda şan hocasıyla çalışma olanağım oldu. Hepsi farklı tekniklerle çalışan kişilerdi. Bu sayede ve kendimle alakalı sorunları çözmeye çalışırken çok şey öğrendiğimi sonradan anladım. Sesinizi eğitmek bir kaplanı ehlileştirmeye çalışmak gibidir. Yıllar boyu problemleri çözmeye odaklandığım için şu an şan eğitmenliğinde başarılı olduğuma inanıyorum.

S: Müziğe nasıl başladınız? Konservatuarda okumaya nasıl karar verdiniz?

A: Konservatuarda okumaya ortaokul yıllarında karar verdim. Sanatın bir dalıyla ilgilenmek istiyordum, başka şeylere de yeteneğim vardı. Ancak okulumun bir acapella korosu vardı ve orada şarkı söylerken yapmak istediğimin bu olduğunu anladım.

S: Konservatuara başlarken ileride şarkı söylemek gibi bir hayaliniz mi vardı? Yoksa hedefiniz hep şan eğitmeni olmak mıydı?

A: Konservatuara opera sanatçısı olmak amacıyla başladım. Fakat yıllar içinde bu sektörde yer almak istemediğimi anladım. Yaşadığım bazı şeyler beni farklı bir yöne itti ve yapmam gereken şeyi bulmamı sağladı. Zaten o alanda çok büyük sorunlar var. Yıllardır süren kadro sıkıntısı da en önemlisi. Çok başarılı sanatçı dostlarım var, bir çoğu dünya çapında başarılara imza atıyor. Ancak isimlerini herkes duymuyor maalesef. Verdikleri mücadeleyi çok takdir ediyorum.
Ben en sevdiğim işi en iyi şekilde yapmaya çalışarak kendi yolumu kendim çizdim. Biraz ukalaca olacak belki, ama öğrendiklerime dünya çapındaki şarkıcıların vokal koçlarının kullandığı teknikleri de ekleyerek ve yeni çözümler keşfederek kendi tekniğimi oluşturduğumu söyleyebilirim. Şarkıcılara opera tekniği ile ders verilmez, bunun kötü örnekleriyle de zaman zaman karşılaşıyoruz. Bu çok önemli. Şarkı söyleyen birini dinlerken, sorun yaşadığı şeyleri hissedebiliyorum. Bir çeşit ses empatisi diyelim buna. Ve o doğrultuda çözümünü üretiyorum.

S: Vokal Koçu ve Şan Eğitmeni arasında ne fark vardır?

A: Bir fark yoktur. Vokal Koçluğu, özellikle stüdyo kayıtları esnasında şarkıcıya yol gösteren kişi olarak bilinir. Doğru diyebiliriz. Ama burada yanlış bilinen birşey var. Dünya çapında ünlü şarkıcıların vokal koçluğunu yapanlar gerçekte şan eğitmenleridir. Dünyada böyle bir ayrım yok. Vokal koçu, şarkıcıya egzersizlerini yaptırarark doğru teknikleri öğretir ve aynı zamanda da şarkılarda zorlanılan noktaların düzeltilmesine yardımcı olur. Ülkemizde ise yıllarca vokalist olarak deneyim kazanmış kişiler vokal koçu sıfatıyla bu işi yapmaktadırlar. Elbette deneyimleri sayesinde faydaları da olmaktadır; ama daha çok, şarkıcıya yorum konusunda destek verirler. Ancak dediğim gibi bu işi de yapması gerekenler şan eğitmenleridir. Şan eğitmenlerinin de pop şarkıcıları konusunda farklı düşünmeye ve bu işi dünya standartlarında yapmaya odaklanmaları lazım.

S: Müzik dünyasında başarılı olmak için konservatuar eğitimi yeterli mi veya şart mıdır?

A: Pop şarkıcısı olmak amacıyla konservatuara giren ve kısa süre sonra bunun kendilerine uygun olmadığını anlayarak okulu bırakan insanlar gördüm. Pop şarkıcısı olmak için opera eğitimi alınmaz. Opera eğitimi sadece şan eğitimi demek değildir. Oldukça zor ve yoğun bir eğitim programıdır. Yıllar boyu opera eğitimi aldıktan sonra da kişinin sesini pop söylemek için kullanmakta zorlanacağı kesindir. Fakat enstrüman veya kompozisyon eğitimi almış olanlar, sahip oldukları armoni ve müzik bilgisi sayesinde piyasada çok başarılı olmaktadırlar. Başarılı aranjörlerimize baktığınızda, geçmişlerinde hep böyle bir eğitim olduğunu görürsünüz.

S: Mesela?

A: Mesela Volga Tamöz. Konservatuarda aldığı eğitimi aranjör olarak başarılı olmasında temel etkendir. Tabii bu alanda konservatuar eğitimi tek başına asla yeterli değil, aranjör olmak hep kendinizi yenilemeyi ve öğrenmeye devam etmenizi gerektiren bir meslek. Volga Tamöz de bunun en başarılı örneklerinden. Keza Sinan Akçıl, konservatuarda okumanın getirilerine hep dikkat çekmektedir. Ancak dediğim gibi, şarkıcı olmak için konservatuar okumak mantıklı değildir, bu eğitimi ders alarak sağlamanız mümkündür.

S: Peki, piyasadaki "alaylı" dediğimiz şarkıcılar için ne düşünüyorsunuz?

A: Şarkıcılık kimsenin tekelinde değildir. Herkes şarkı söyleyebilir. Ülkemizde şarkıcılık konusunda farklı dallarda eğitim görme şansımız yok. Okullarımız bu konuda sınırlı. Sadece opera ve Türk Sanat Müziği dallarında şarkıcılık eğitimi mevcut. O yüzden, şarkıcı olmak için okullu olmak şart gibi birşey söylemek mümkün değil, hatta fazla seçkinci bir anlayış. Elbette profesyonel olarak şarkı söylemek isteyen birinin, sesini geliştirmek, müzik bilgisini geliştirmek için gerekli desteği alması ve bir tarz sahibi olmak için de daimi olarak ilerlemeye çalışması çok önemli.

S: Her sabah yeni birilerinin piyasaya girdiğini görüyoruz. Kimi mankenlikten geliyor, kimi çeşitli sponsorlar bularak albüm yapıyor. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Piyasayı kirletiyorlar mı sizce?

A: Piyasayı kirletmek cümlesi, üstünde çok konuşulabilecek birşey tabii ki. Türkiye'de müzik piyasasının nereden nereye geldiğine bakmak gerekir. Özel radyoların kurulmasıyla başlayan bir süreç var. Yanlış hatırlamıyorsam 1993 yılıydı. Ondan sonra Türk Pop Müziği büyük bir patlama yaşadı. Karşılıklı birbirini besleyen sektörler olduğu için çok sayıda iyi, kötü ve vasat diye sınıflandırabileceğimiz müziği dinledik. Kötüler de olmak zorunda ki iyilere yol açılsın. Bir şekilde bu kıyası yapabilmemiz bile, kötülerin olmasına bağlı sanırım. Yavaş yavaş Türk toplumunun müzik zevki geliştikçe, anlayış geliştikçe müzik konusundaki kalitenin de artacağını düşünüyorum. Dolayısıyla işin temeline inmek gerekiyor. Müzik zevki konusunda neredeyiz? Toplumun bu konuda bilinçlenmesi için neler yapmak gerekli ve bu konuda medyaya düşen görev nedir? Bu tabii çok farlı bir alan. Ama bir mankenin şarkı söylemesine  karışmak çok anlamsız geliyor bana. Dediğim gibi; herkes şarkı söyleyebilir. Fakat bunu layıkıyla yapmak, belirli bir bilinç ve kültür seviyesi gerektiren birşeydir. Bu konudaki seviyesizlik herhangi bir meslek grubuna yüklenemez.

S: Sesi olmayan insanların şarkı söylediklerini görmek sizi rahatsız etmiyor mu?

A: Aslına bakarsanız herkesin sesi vardır. Ama bazı insanların müzik yetenekleri daha sınırlıdır. Ya da müzik kulağı zayıftır. Ya da çeşitli ses rahatsızlıklarına sahip olanlar da var. Bu tarz insanların müzik piyasasında olması elbette kulak tırmalayıcı olabiliyor. Medyanın müzik konusunda bilinçli olması ve destek verdikleri insanlar konusunda seçici olması bir çözüm olabilir. Tabii bunlar benim kişisel görüşlerim. Yine kötülerin varlığına gelmiş oluyoruz ki, bu da bizi aynı yere çıkarır. Kötüler oldukça toplum iyiyi ayıklayacaktır.

S: Piyasada "doğru şarkı söylüyor" diyebileceğimiz kişiler kimler?

A: "Doğru şarkıcılık nedir" konusu üzerine düşünmek daha önemli bence. Doğru şarkıcılık diye birşey yoktur bana göre. Ama insanın sesini doğru kullanması diye birşey vardır. Sesini doğru kullanan şarkıcının sesi kolay yorulmaz, sahnede uzun süre kalsa bile performansında bir düşme sözkonusu olmaz. Kendine farklı bir tarz belirlemiş olsa dahi şarkılarını rahatça söyler ve duygularını izleyiciye kolayca aktarabilir. İzleyici keyif almıyorsa, şarkıcı duyguların aksettiremediği içindir. Bu da hem ses kullanımı, hem de yorumculuktaki eksiklere bağlıdır.

S: O zaman şöyle diyebilir miyiz: Bir insanın iyi şarkı söylemesi için öncelikle kulağının iyi olması gerekiyor, daha sonra ise sesini doğru kullanması ve yorunculuğunu geliştirmesi gerekiyor.

A: Evet, kesinlikle öyle.

S: Piyasadaki bir çok ünlü isimle beraber çalışıyorsunuz. Bazılarını ben de biliyorum. Bugüne kadar kimlere şan eğitmenliği yaptınız?

A: Ajda Pekkan, Bengü, Gülben Ergen, Yıldız Kaplan, Hande Yener, Sinan Akçıl. Ve tabii, halen çalışmakta olduğum ve isimlerini bir süre sonra duyacağınız çok sayıda şarkıcı ile çalışıyorum. Yeni albümü çıkan Özdeğer Erçin de bunlardan biri.

S: Bu isimler hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Ajda Pekkan ile başlayalım.

A: Ajda Hanım ile Tarık Sezer sayesinde tanıştım. Kendisi benimle çalışmaktan memnun kaldı ve beraber oldukça yoğun bir çalışma yürüttük. 2007'den 2010'a kadar her stüdyo kaydı ve her konser öncesi çalıştık. Turnelerde bile yanındaydım. Çok keyifli ve çok önemli bir tecrübeydi benim için. En uzun ve en yoğun çalıştığı şan eğitmeni olmaktan hep gurur duyduğum bir isim.Ajda Pekkan olağanüstü bir şarkıcıdır. Elbette bu konuda kendime paye çıkaracak değilim. Ancak son on yıla bakacak olursanız benimle çalıştığı dönemdeki ses performansı öne çıkacaktır.

S: Bengü?

A: Bengü ile 2010'da ilk kez biraraya geldik. Ancak o zaman çok kısa çalışabildik. Geçen yıl "Dört Dörtlük" Albüm kayıtları öncesi ve sırasında yoğun bir çalışma yürüttük. Çok sevdiğim bir insan. Çalışmalarımız bol kahkahalı ve sohbetli geçiyor her zaman. Son derece ajiliteli, yani çok hareketli ve berrak bir sese sahip. Sesinin bu özelliklerrini daha da ön plana çıkarabildiğimizi düşünüyorum. Son dönemde yine çalışmalarımıza hız verdik. Her zaman çalışmak istediğim insanlardan biri ve şan çalışmanın onu uzun vadede nasıl destekleyeceğini çok iyi bilen biri.

S: Gülben Ergen?

A: Gülben Hanım ile bir kaç ders yapabildik. Çok disiplinli ve çok zeki bir kadın. Onunla çalışmaya devam edebilmeyi çok isterim. O dönem televizyon programına başlıyordu, çok yoğun bir döneme girdi ve bu yüzden sürdüremedik.

S: Yıldız Kaplan?

A: Yıldız Kaplan yeni albümü öncesinde çalışmak istedi. Yıllarca edinilmiş bazı yanlış ses verme alışkanlıkları vardı. Üç ay gibi, şan çalışmasında çok kısa olan bir zaman zarfında büyük bir ilerleme kaydettik. Bu kadar çabuk böyle bir değişim göstermesi, benim işimi iyi yapmama artı olarak kendisinin çok hızlı öğrenip uygulamasının bir sonucudur. Şubat ayından beri çalışmıyoruz, bir anlaşmazlığımız oldu maalesef. Değişimin kalıcı olmasını umuyorum. Dilerim yeni albümünde bu etkiyi görme şansımız olur.

S: Hande Yener?

A: Hande Yener ile çalışmaya başlayalı çok olmadı. Çok yoğun bir programı var, ama ne olursa olsun bana zaman ayırmaya çalışıyor. Çok güzel, güçlü bir ses ve bunu sürekli kılmaya kararlı. Uzun yıllar boyu şu anki yerini koruyacak bir isim. Çalışmalarımızdan sonra şarkı söylemekten daha büyük keyif aldığını söylüyor ve çok mutlu oluyorum. Her zaman yeniliğe ve değişime açık müthiş pozitif bir insan. Bu ruhu şarkıcılığına da yansıyor zaten.

S: Sinan Akçıl?

A: Sinan Akçıl, ses konusunda ağır eleştirilere maruz kalmış bir isim. Piyasaya şarkıcı olarak girmiş olsaydı, bu kadar eleştirilmeyecekti. Çünkü yaptığı besteler o kadar beğenildi ki, insanlar şarkı söyleyeceği zaman da çok büyük bir beklenti içine girdiler. Bunun sonucu da eleştiri bombardımanı şeklinde oldu. Albüm kayıtlarından kısa süre önce bana ulaştı. Yaklaşık 7-8 ders yapabildik. Hiperaktif yapısı nedeniyle dersler esnasında yerinde durmayacak kadar enerji patlamaları yaşayan ve aynı anda bir çok şeyi düşünmeye ve yapmaya çalışan bir insan. O yüzden de sanki sizi hiç dinlemiyor gibiyken veya başka birşeyle ilgileniyor gibi görünürken aniden her söylediğinizi kelimesi kelimesine size anlatıp şaşırtabiliyor. Onunla çalışmak hem çok eğlenceli, hem de çok farklı oldu benim için. Çok az çalışabilmemize rağmen bir değişim olmasından dolayı mutluyum. Tabii, şan çalışmak kısa sürede getirisi olan birşey değil. Süreklilik önemli. Bazı şeyler otursa bile ara verilince gerilemek mümkün. O yüzden albüm koşturması biraz rahatladığında tekrar düzenli bir çalışma yapabilmeyi umuyorum. Beş adamın enerjisine sahip birine neden sahneye çıktığını kimse sormamalı artık. Sahneye çıkmak zorunda, ve onu sahnede görmek de çok keyifli. Şarkıcılığının aynı özeni göstermesi halinde giderek daha iyi olacağına inanıyorum...

S: Müzik piyasasına girmek isteyenlere ne önerirsiniz?

A: Bunu kendi yaptığım iş açısından cevaplayacak olursam; şarkıcı olmak isteyen birinin ilk yapacağı şey, profesyonel kişilerden görüş almak olmalıdır. Hem kulak, hem yetenek, hem de ses sağlığı konusunda fikir alarak, eksik olan yanlarını tamamlamaları en doğrusudur. Bir değil, bir kaç kişinin görüşüne başvurmak ve arkadaş çevresi ve ailelerin yüreklendirmelerine kulak asmamak lazım. Bazen hiç birşey olamayacak insanların bu şekilde çevre yönlendirmesiyle şarkıcı olmaya karar verdiklerine şahit oluyorum. Bir materyal varsa o işlenir. Ama yoksa, en önemlisi de müzik kulağı yoksa birşey yapılamaz.

S: Gelecekte yapmayı düşündüğünüz farklı şeyler var mı?

A: İşimi çok severek yapıyorum ve her zaman daha da iyi yapabilmek için kendimi geliştirmeye, dünyada bu konuda olan biteni takip etmeye devam edeceğim. Yaptığım işi yapan tek bir kişi daha  olmadığını düşünüyorum. Çok sayıda başarılı şan eğitmenimiz var elbette. Ama pop şarkıcılarına yönelik özel bir teknik uygulayan başka kimse yok. Bu tekniği bir cd çalışmasıyla şan dersi alma imkanı olmayan ve kendini geliştirmek isteyen insanlara ulaştırmayı planlıyorum. En azından temel bazı şeyleri bu şekilde edinmeleri mümkün olacaktır. Bunun dışında son derece yetenekli aranjör arkadaşım Efe Tanman ile bazı pojelerimiz var, onu da zaman gösterecek.

S: Müzik dünyasında yol almanızda size destek olan isimler var mı?

A: Elbette. En büyük destekçilerim sevgili Şehrazat Hanım ve Volga Tamöz. Her ikisi de bu camiada büyük isimler. Onların takdirini kazanmış olmak benim için onurdur. Onların güvenlerini boşa çıkarmamak için işimi her zaman en iyi şekilde yapmaya devam edeceğim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder